hesabın var mı? giriş yap

  • rıza abi hatırlatıver de bir dahaki leopar saldırısında havaya sıkalım korkup kaçıyormuş hayvan. yav arkadaş tamam vallahi ben de çok üzüldüm o hayvanın öldürülmesine de yeminle ironi yok bak bu dediğimde, planet earth terbiyesiyle büyümüş insanım üstüne carl sagan cosmos kombosuyla hem de. ama yani arkadaşına leopar saldırmışken ki alışık değilsin böyle şeylere dur havaya sıkayım da korkup kaçsın şeklinde düşünecek, soğukkanlılığını kaybetmeyecek üç adam çıkmaz lan şu memlekette. harbi klavye başında yazmanın rahatlığı mı bilemedim. bak leopar dedim. saldırıyor dedim...

    neyse tanım gelsin... üzücü bir olay... yanlış yer yanlış zaman yanlış insan...

  • şu şekilde husule gelebilir. işbu fotoda kedi, evin zilinin çalmasından panikleyerek kendini güvenceye almış olup, 30 dakikalık arama sonucu bulunmuştur.

    ya da daha ilginci, toplanmış yatağın içine, nevresimleri hiç bozmadan ve tombişliğine rağmen hiç tümsek yapmadan girip, yerleşebilir. deli divane olur arar tarar bulamaz, umudunuzu kaybetmiş ve "bari ölüsünü bulsaydım" diye ağlamaya başlamışken, "miii" şeklinde çıkar gelir ordan. sarılırsınız koca serseme, ciğerinize sokmak istersiniz.

    ayrıca lütfen (bkz: bir kedinin günlüğü/@kokos kelebek)

  • yandaş gazetecilerin iktidarla ilişkisini tatil köylerindeki tabureye oturma yarışmasına benzetiyorum. müzik çalıyor bunlar fırıl fırıl dönüyor.yazık, bu sefer bu ayakta kaldı.

  • daha önce fotoğraflara bakarken denk gelip merak edenler muhakkak olmuştur. o merakınızı gidermek isterim.

    atatürk'ün bir gözü neden diğer göze göre farklı noktada duruyor? şaşılık mı var?
    atatürk'ün sol gözü 1911 yılında trablusgarp harbinde italyan bir uçaktan atılan el bombasının şarapnel parçasından dolayı yara almıştır. tam tedavi olmayıp cepheye döndüğü için sol gözü hafif diğer tarafa doğru bakar.

    adam/atam ''gerekirse gözümü bile feda ederim ama cepheye bir şekilde dönerim'' demiş.

    sol göze dikkat
    sol göze dikkat 2

    ekleme: söz konusu malum göz rahatsızlığının isimlendirilmesi: şehla

  • çoğu kişi bilmez ama ikinci yüksek lisans ile askerliği +3 yıl daha ertelemek mümkündür. ben yaptım evet. şu an mutluluktan havalara uçuyorum. nasıl mı yaptım? gelin anlatayım.

    bildiğiniz üzere, normalde aynı eğitim düzeyindeki ikinci bir kayıt, askerliği tecil ettirmez. örneğin lisans eğitiminizi tamamlayıp ikinci bir üniversite(lisans) kaydı yaptırırsanız, bu ikinci üniversite, askerliğinizi ertelemez. yüksek lisansta da aynı durum geçerli. yani ilk yüksek lisansı tamamlayıp ikinci yüksek lisansı kazanırsanız bir daha erteleme olmaz. ancak; ilk yüksek lisansın kaydını 3'üncü yıl 6'ıncı dönemde(yani son yıl son dönemde) sildirip hemen o dönem ikinci bir yüksek lisans kazanırsanız, ilk 3 yılın üzerine +3 yıl daha eklersiniz. yani, ilki tamamlanmamış iki yüksek lisans ile toplamda 6 yıl askerliği tecil ettirmiş olursunuz.

    gerek tam anlamayanlar için ve gerekse ayrıntıları öğrenmek isteyenler için daha detaylı bir şekilde anlatayım.

    2013 yılında tecilim bitmesine yakın, trakya üniversitesi'nde 65-70 ales puanıyla alım yapan kıytırık bir yüksek lisans bölümüne kaydımı yaptırdım. bu yüksek lisans, benim askerliğimi 2017 ocak ayına kadar erteledi. derslere gidemesem de her yıl kaydımı yeniledim.

    3 yıl göz açıp kapayıncaya geçti ve 2017 ocak ayı geldi dayandı. bedelli askerlikten yaştan dolayı faydalanamadım. yüksek lisansı tamamlasaydım doktoraya başvurup 6 yıl daha ertelerdim ama her dönem kayıt yenilesem de derslere gidemediğim için yüksek lisansın tüm derslerinden kalmıştım. doktoraya başvurmam mümkün değildi. askerliği ertelemem için bir şeyler yapmam gerekiyordu. askerlik şubesinden bir arkadaşla görüşünce yukarıda anlattığım tüyoyu verdi. "kaydını sildirip tecilini iptal ettir ve yeni bir yüksek lisans kaydı yaptır. böylelikle 3 yıl daha uzatırsın" dedi.

    ben de trakya üniversitesi'ne gidip 2016 ağustos ayında kaydımı sildirdim. öğrenci işleri, tecilimin iptali için askerlik şubesine yazı yazdı. 1 hafta sonra e-devletten bakınca tecilimin iptal edildiğini ve ocak 2017 olan tecilimin eylül 2016'ya çekildiğini gördüm -ki zaten bunu istiyordum. çünkü ikinci yüksek lisansın askerliği tecil edebilmesi için ilk tecilin iptal olması lazım- aynı hafta ikinci yüksek lisans kaydımı yaptırdım ve tecil yapılması için öğrenci işlerine yazı yazdırdım. bugün e-devletten baktım. tecilim, aralık 2019'a kadar uzatılmış

    hedefime ulaşmış oldum.

    özetlemek gerekirse, ilk yüksek lisansın son döneminde kaydımı sildirip aynı dönemde ikinci yüksek lisans kazanarak 2017'de biten tecil süreme +3 yıl daha eklemiş oldum.

    normalde askerlikten kaçmak için böyle 40 takla atacak biri değilim ama eşimin rahatsızlığı ve burda bahsedemeyeceğim bazı sorumluluklarım nedeniyle askerliğe gitmem mümkün değil. ikinci yüksek lisansı çalıştığım şehirde kazandım ve derslere gidebiliyorum. nasip olursa yüksek lisansımı bitirip doktoraya başlamak istiyorum.* o zamana kadar da herhalde profosyonel askerlik veya bedelli medelli bir şey çıkar diye düşünüyorum.

    3 yıl sonra edit: 15.000 tl’lik son bedelli askerlikten faydalandım.

  • şahsımın bu şirketlerde ortaklığı yoksa ben hiçbir şey bilmiyorum. 3-5 tane müteahhit rahat etsin diye 85 milyon köle gibi çalışıyoruz.

  • haberde en çok "özel ekip kuruldu" kısmına güldüm. sanki filmlerdeki jason amcamız gibi tipler son teknolojiyi kullanarak suçluları yakalayacakmış gibi bir izlenim veriyor ama doğrusu birkaç kişilik ekip ile civar güvenlik kamerası izlenip ağzında sigara ile ekranda parmağıyla gösterip "bah şoraya gacıyor o kamaraya da bakah" diyen göbekli polisler suçluyu yakaladıktan sonra göç idaresine gidip işlem yapması uzun ve meşakkatli olacağı için uyarı yapılıp serbest bırakılıyor.

  • bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. ben işimden gücümden ekmeğimden oluyorum. sebebi de kalabalık oluşturup hastalığın yayılmasını engel olmak. adamlar cemaat namazını serbest tutuyor. aman içki alırlar da parti yaparlar gibi “ince düşünülmüş” tedbirlerin yanında adı üstünde cemaat toplamanın anlamı nedir. 3 hafta da evlerinde kılsınlar. afet var ulan afet.

  • onayladigimi kesinlikle soyleyemem ama bilmediklerinden degil yani bi cin fikirleri var.

    temel olarak şunu yapmaya calisiyorlar. normal sartlarda bir ulkede faiz ve enflasyonun ayni seviyede olmasi beklenir. ıktisat teorisine gore enflasyonun yuksek olmasi faizin de yuksek olmasini gerektirir. yani faiz enflasyonu degil , enflasyon faizi tetikler.

    ancak bu arkadaslar bunun tam tersini dusunuyorlar ve yapmaya calistiklari sey şu ; eger biz faizi dusurup bunun sonucunda kuru yukseltirsek ithalat azalir , cari acik duser , ihracat artar . ıhracatin artmasi demek uretimin ve dogal olarak istihdamin artmasi ve dusuk faizle kredi kullanan ureticinin daha cok uretmesi anlamina gelir.

    bakinca aslinda mantikli gibi ama madem oyle neden issizlik surekli artiyor ?

    cunku yapmaya calistiklari şey olan ihracat artirimi turkiye gibi ulkelerde işe yaramaz. bunun temel sebebi de bizim ihracatimizin yuzde 60 inin ithal girdilere dayanmasidir.

    yani basit bir anlatimla turkiye nin her 1 dolarlik ihracatinin , 60 centi ithal mala dayanir. bu yuzden yapmaya calistiklari sey son derece mantiksiz. arada kalan 40 centle ne ureticinin karı artar ne de iscinin refahi artar.

    peki niye bunu yapiyorlar ?

    aslinda bu biraz siyasi ve sosyolojik bi mesele. ıktisat bilimi asla sayilar ve matematik degildir. pozitif bilimlerde oldugu gibi kesinlik ifade etmez , 2 kere 2 nin cesitli kosullar altinda 5 , yer yer 6 yaptigi gorulebilir.

    ne demek istiyorum , daha acik konusalim.

    bizim ulkede bildiginiz uzere iki tane unlu is adamlari dernegi vardir. en cok bilineni tusiad (türk sanayicileri ve iş insanları derneği) digeri ise musiad ( mustakil sanayici is adamlari dernegi ) dir.

    tusiad , koc gibi sabanci gibi agir sanayicilerin oldugu sermaye yogun yani cok parayla yatirim yapan , paranin konustugu yatirimlar yapan sanayicilerin yeridir. mesela koc sirketlerini baz alalim. koc un bursa da otomobil fabrikasi var ve ihracat yapiyor. basit mantikla koc un kurun yuksek olmasindan memnun olacagini dusunebilirsiniz ancak kazin ayagi oyle degildir. biz otomobil fabrikasinda bir uretim yapmiyoruz yaptigimiz sey yurt disindan gelen ithal ara mallarini ucuz is gucuyle birlestirip tekrar yurt disina gondermek. butun olay bundan ibaret. bu yuzden kur arttikca koc un girdi maliyetleri artar , kapital yani sermaye yogun bir sektor oldugu icin de bu koc un isine gelmez ve finansal olarak öngörulemez bir durum oluşur. hic bir finans departmani yoneticisi 6 ay sonrasinin bile doviz kurunu ongoremedigi bir ortamda saglikli iş yapamaz.

    ıste size iki gun once tusiad yuksek istisare kurulu baskani tuncay ozilhan in yaptigi aciklama ;

    " başta merkez bankası olmak üzere düzenleyici ve denetleyici kuruluşların bağımsızlığı tartışma dışı olmalıdır."

    aciklamanin tamami

    burda da tam olarak anlatilmak istenen budur. merkez bankasi , spk , bddk gibi duzenleyici ve denetleme yetkisine sahip kuruluslar siyasi otoriden bagimsiz olmalidir ki benimle ayni iktisat fakultesine gitmiş adamın , ekonomik kriz aninda alacaği aksiyonlari tahmin edebileyim. ancak siyasi otoritenin gucune bagimli olundugunda bilime aykiri ( enflasyon yuzde 20 iken faizi 16 ya cekmek gibi ) kararlar alinabilir ve bunu ongoremezsiniz.

    neyse zaten tusiad ve hukumet ezelden beri birbirinden pek hoslanmaz. cunku cokta yadsinamayacak bir sekilde ozellikle turkiye de koalisyon hukumetlerinin hakim oldugu ve sabah aksam hukumetlerin degistigi 90 li yillarda tusiad cok aktif olmus ve siyasetin onemli aktorlerinden biri olmustur. o yuzden pek birbirlerini sevmezler. faiz lobisi falan derken de aslinda kastettiklerinin icinde bunlar da vardir.

    peki digeri , musiad kimdir ?

    ıste bunlar iktidarin sevdigi tipte sanayici ve yatirimcilardir. bu arkadaslarin bir cogu sermaye degil emek yogun sektorlerde iş yaparlar. nedir mesela , inşaat , tekstil , kucuk ve orta boy bir cok uretim . ancak buradaki temel fark bunlarin kullandigi ithal ara mali son derece kisitlidir. asil giderleri emeğe odedikleri ucrettir. yani bir tekstil firmasi uretim icin cok fazla ithal girdi kullanmaz ama 100 kisilik bir kadroya asgari ucret + sigorta + yol + yemek verdigi zaman bu onlarin pek hosuna gitmez cunku bu saydigim kalemler bugunun maliyetiyle yaklasik kisi basi 5 bini bulur.

    bu yuzden kurun yuksek olmasi bunlarin işine gelir. cunku kur her yukseldiginde bunlarin ihracat kalemi daha da artmakta ancak en onemli gider kalemleri olan emeğe odedikleri ucret kalemleri ise daha da azalmaktadir. boylece ne olur emekle calisan işçi surekli olarak enflasyon baskisi altinda ezilip reel olarak surekli cebinden para kaybederken bu tip sanayici ve iş adamlari daha cok para kazanirlar. ve iktidarin da onlardan beklentisi dusuk faizle bu arkadaslara daha cok kredi verip bunlarin istihdami arttirmasi ve boylelikle iç piyasayi canlandirmasidir.

    ancak tabiki de oyle olmaz.

    niye ? cunku reel enflasyonun yuzde 40 50 lerde oldugu bir ulkede emeği yani işciyi aylik 200 - 250 dolar bandina indirirseniz bu insanlarin hayat kalitesi sifira duser ve yapabildikleri tek sey hayatta kalmaya cabalamak olur.

    yani klasik deyişle zengin daha cok zengin olurken fakir daha da fakirlesir.

    yapmaya calistiklari sey aslinda basitce turkiye den kucuk bir çin yaratmaya calismaktir. o iş tabiki o kadar basit degildir. cunku çin bizim gibi her alanda dişa bagimli olan , ara mali , ham maddeyi ve enerjiyi surekli olarak ithal eden bir ulke degildir.

    ve nihayetinde turkiye de olacak olan şey ise hiperenflasyondur. çunku piyasanin gercekleri ve ekonomi bilimi ortadadir. unlü bir çin atasozunun de dedigi gibi ; "kıçıyla inatlaşan donuna sıçar."

    edit : bazi eklemeler ve imla hatalari.

    edittito : ha bu arada şunu da vurgulamak isterim ki sozlukte ve diger sosyal medya mecralarinda bu faiz artirimlarini yapanlar için " bunlar cahil , bunlar ekonomiden anlamaz vs " gibi kucumseyici laflar yazilar goruyorum. bizim muhalif cenahin en buyuk sorunu bu arkadaslar " rakibimizi kücumsemek ".

    hala 1950 secimlerinden once demokrat parti icin " biz gidecegiz de yerimize kim gelecek haso'lar , memo'lar mi gelecek ? " diyerek kucumseyen kalantor chp mebuslari gibi davranarak bi yere varamayiz.

    meseleyi " bunlar zaten anlamiyor , yonetmeyi bilmiyor , iktisattan anlamiyor , tek adam rejimi iste vb " kısır donguye sokarsaniz cozumden o kadar uzaklasiriz.

  • öncelikle ağzına sağlık osmaniye halkının. "komutanım biz bunları istemiyoruz" diyor yöre insanı son derece haklı olarak. komutan ise "konuşmaa!" diye milleti sindirmeye çalışıyor. ama iyi veriyor vatandaşlar cevabını. reddit
    alternatif link

    edit: bu videoda ise kaçan mülteciler, onları kovalayan halk, komutan ile tartışma, köşeye sıkıştırılmış ve teslim alınmaya çalışılan bir mültecinin görüntüsü var.

  • her zaman söyledim yine söylüyorum seçimlerden sonra tüik çalışanlarını çaycısı da dahil olmak üzere yargılatmayan yeni hükümetin allah belasını versin. bu rezilliği, bu sefaleti bu insanlara yaşatmaya kimsenin hakkı yok.